Üst düzey düşünme ne demek ?

Emre

New member
Selam dostlar,

Bugün yine zihnimi kurcalayan bir konuyu buraya getirmek istedim: “Üst düzey düşünme”. Hani hep söylenir ya, “Üst düzey düşünme becerileri gelişmiş bireyler gerekir…” diye. Ama nedir bu üst düzey düşünme gerçekten? Sadece analiz etmek midir? Yoksa hissetmeyi, sorgulamayı, hatta bazen yıkıp yeniden kurmayı da mı kapsar?

Bu başlıkta biraz birlikte düşünelim istiyorum. Hem erkeklerin daha veri ve nesnellik odaklı, hem de kadınların daha duygusal ve toplumsal etkiler merkezli bakış açılarını yan yana getirelim. Belki de farkındalık, bu iki dünyanın kesiştiği noktada gizlidir.

Üst Düzey Düşünme Nedir?

Klasik tanımıyla üst düzey düşünme; analiz etme, sentez yapma, değerlendirme ve yaratma gibi bilişsel süreçlerin en üst katmanını temsil eder. Yani, bilgiyi ezberlemenin ötesine geçip onu yeniden biçimlendirme becerisi.

Ama bence mesele sadece “bilişsel seviye” değil. Çünkü düşünme, tek başına bir zihin işi değil; duygular, deneyimler, ilişkiler ve değerlerle örülmüş bir insanlık hâli.

Kimi düşünürlere göre üst düzey düşünme, bir fikri yargılayabilme cesareti; kimine göre de bir duyguyu anlamlandırabilme derinliğidir.

Peki sizce, yüksek düşünme yalnızca mantığın bir ürünü mü, yoksa sezgisel farkındalığın da payı var mı?

Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı

Forumda da fark etmişsinizdir, bazı üyeler tartışmalarda sayılar, istatistikler, deneysel sonuçlarla konuşur. Bu yaklaşım genellikle erkeklerin düşünme biçimine yakın durur:

—“Kanıt nerede?”

—“Veri bunu destekliyor mu?”

—“Hipotez test edildi mi?”

Bu, üst düzey düşünmenin analitik tarafını temsil eder. Erkekler, soyut düşünceyi bile sistematik bir modele oturtma eğilimindedir.

Bir konuda tartışırken genelde “ne” ve “nasıl” sorularına odaklanırlar.

Mesela:

> “Empati önemli diyorsun ama ölçülebilir bir sonuç var mı? Verimliliği ne kadar artırıyor?”

Bu tavır bazen mekanik bulunabilir, ama aslında bilimsel düşüncenin temelidir.

Üst düzey düşünme burada doğruluk, tutarlılık ve kanıt etrafında döner.

Ancak sorun şu ki, bu yaklaşım çoğu zaman “neden” ve “kim için” sorularını geri plana iter. Yani verinin arkasındaki insan hikâyesi görünmez olur.

Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkiler Odaklı Yaklaşımı

Kadınların düşünme biçimi genellikle ilişkisel ve bütüncül.

Bir fikri değerlendirirken, sadece doğruluğuna değil, insan üzerindeki etkisine de bakarlar.

—“Bu fikir insanları nasıl etkiler?”

—“Toplumda ne tür duygular yaratır?”

—“Bir çocuğun, bir annenin, bir yaşlının dünyasında bu düşüncenin karşılığı nedir?”

Bu bakış açısı üst düzey düşünmenin etik ve empatik boyutunu oluşturur.

Yani sadece “bilgiyle” değil, “bilinçle” düşünmek.

Kadınlar çoğu zaman, karmaşık sosyal bağlamları daha hızlı sezgisel olarak kavrarlar. Çünkü onlar için düşünmek, bir anlamda hissetmektir de.

Fakat burada da bir tuzak var: Duygusal yoğunluk bazen analitik açıklığı gölgeleyebilir.

Toplumsal etkileri hesaba katarken verinin nesnelliği zayıflayabilir.

Yani “kalpten düşünmek” kıymetlidir ama “aklı kalbinin önüne koymak” gerektiği anlar da vardır.

İki Yaklaşımın Kesiştiği Nokta: Bilgelik

Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yönleri…

Birbirine zıt değil aslında, tamamlayıcı iki kutup.

Üst düzey düşünme, tam da bu iki uç arasında köprü kurabilme becerisidir.

Bir düşünceyi hem veriye hem vicdana dayandırabilmek…

Bir eylemi hem sonuç hem anlam üzerinden tartabilmek…

İşte bilgelik burada doğar.

Örneğin iklim değişikliğini ele alalım:

- Erkek bakış açısı: “Karbondioksit oranı %X arttı, şu önlemleri almalıyız.”

- Kadın bakış açısı: “Bu değişim, gelecek nesillerin yaşam kalitesini nasıl etkileyecek?”

İkisini birleştirdiğinde ise ortaya şu tür bir düşünme çıkar:

> “Veriler alarm veriyor, ama asıl tehlike çocuklarımızın güven duygusunu kaybetmesi. O hâlde çözüm, hem ekolojik hem duygusal sürdürülebilirlikte.”

Üst Düzey Düşünmenin Katmanları

1. Analiz Etme: Bilgiyi parçalarına ayırmak. Erkeklerin güçlü olduğu alan.

2. Sentez Yapma: Parçaları yeniden anlamlı bir bütüne dönüştürmek. Kadınların sezgisel tarafı burada devreye girer.

3. Yargılama: Doğru-yanlış, iyi-kötü, faydalı-zararlı ayrımı yapabilme becerisi.

4. Yaratma: Yeni fikir üretmek, özgün çözümler geliştirmek.

Üst düzey düşünme, bu dört aşamayı dengeli biçimde yürütmekle ilgilidir.

Ne sadece veriyle, ne sadece duyguyla…

Ne tamamen mantıkla, ne tamamen sezgiyle…

Bu denge kurulduğunda, düşünce eyleme dönüşür; eylem de etki yaratır.

Toplumsal Yansımalar: Düşüncenin Cinsiyeti Olur mu?

Bazı araştırmalar, erkeklerin ortalama olarak daha analitik, kadınların ise daha duygusal bağlantılı düşündüğünü söylüyor. Ama bu sadece eğilim; gerçek, bireysel farklarda gizli.

Bir kadın da veriye boğulabilir, bir erkek de empatiyle çözüm üretebilir.

Asıl mesele, hangi beceriyi geliştirmeyi seçtiğimizdir.

Forum ortamında da bunu çok net görüyoruz:

Bazı üyeler soğukkanlı analizlerle ilerliyor, bazıları ise “ben bu durumu hissettim” diyerek kalpten konuşuyor.

Ve dikkat edin, en etkili yorumlar genelde iki yaklaşımı harmanlayanlardan geliyor.

Tartışmayı Alevlendirecek Sorular

- Sizce üst düzey düşünme daha çok bilgiyle mi, yoksa farkındalıkla mı ilgilidir?

- Verisiz duygu, duygusuz veri… Hangisi daha tehlikeli?

- Düşünme biçimimiz biyolojik eğilimlerden mi yoksa toplumsal rollerden mi besleniyor?

- Üst düzey düşünmeyi geliştirmek için empati mi gerekir, eleştirel akıl mı?

- Ve en zoru: Üst düzey düşünen biri olmak, daha mutlu bir insan olmak anlamına gelir mi?

Son Söz: Düşünmenin Derinliği, İnsanlığın Derinliğidir

Üst düzey düşünme, aslında insanın kendiyle diyaloğudur.

Bir fikri parçalarken kendini de analiz edersin;

bir yargıya varırken kendi değerlerini de sınarsın.

Erkek aklının sistematiğiyle kadın kalbinin sezgisi birleştiğinde, düşünce sadece “doğruyu” değil, “hakikati” arar.

O yüzden bu başlıkta sadece teorik tanımlar değil, yaşamdan örnekler, duygusal sezgiler, analitik çıkarımlar da paylaşalım.

Kim bilir, belki de tartışmanın sonunda hep birlikte bir “üst düzey düşünme” deneyimi yaşarız.

Peki siz ne düşünüyorsunuz dostlar?

Üst düzey düşünme sizin için neye benziyor: Bir akıl jimnastiği mi, yoksa bir kalp yolculuğu mu?